hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12.6.10

FIKRA

TEMEL


Bir gün Temel Mike Tayson ile ünvan maçına çıkmış. Daha ilk yumrukta Temel nakavt olmuş. Hakem bir, iki, üç dört.. sayarken menejeri Temel in kulağına;
- Sakın dokuzdan önce kalkma. Temel hafifden gözlerini aralayarak menejerine;
- Saat kaç?


ELMA


Din dersinde hoca Temele sordu:

"söyle bakalım Temel...Adem ile Havva ne zamana kadar cennette kaldılar?"

Temel gayet sakin:

"Sonbahar'a kadar..."

Hoca şaşırır:

"Ne alakası var Temel?"

"Mantık bunu gerektirir hocam...Çünkü elmalar sonbaharda olgunlaşır..."



POLİS

Öğlen saatleri. Trafikteyim. Kırmızı ışıkta dururken yandaki kalabalığı fark ediyorum. Bir polis otosu ve kalabalığın ortasında bir genç elini kolunu sallayarak konuşuyor. Kulak kesilip durumu kavramaya çalışıyorum. Çocuk yayalara kırmızı yanarken karşıdan karşıya geçmiş, tabii bunu gören polis ceza yazıyor. Çocuk, 'Herkes geçiyordu ben de geçtim' gibilerinden kendini savunuyor. Polis umursamaz bir tavırla ekip arabasına giderken yaşlı bir teyze çocuğa bağırıyor
-'Kaç oğlum kaç! G…nde plakan mı var?!'




Düşüncelerin neyse hayatın da odur.
Hayatın gidişini değiştirmek istiyorsan düşüncelerini değiştir.

W.SHAKESPEARE


13.4.09

YAŞAM

Gerçek Bir Yaşam Hikayesi


Anadolu’nun orta vilayetlerinden bir köyde, yavaş yavaş güneş batmaya hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanılacaktır. Adam üzerini değiştirir, yatağına yönelir. Evin penceresinden; karanlık bahçeye vuran ışıkta ağaçların arasında bir gölge belirir. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir. Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir. Kadın kocasının uyumasından emin olunca, sessizce yataktan kalkar, üstünü giyer. Ve pencereden aşağıya atlar. Başka bir adam için kadın kocasını terk eder. Koşarlar iki sevgili... Kaçıyorlar. Tarlaları, ovaları aşarlar.

Anadolu’da bir köy nasıl koşmasınlar ki... Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır. Namus belâsı, töre cinayetleri, yoksulluk, cefa, korku. Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler. Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca, soluklanmak için dururlar. Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki: ‘Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor.’ Çıkarıp bakar ki... Ayakkabısının içinde bir tomar para! Kocası her şeyin farkında, biliyor ki gidecek. ‘Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti.’ YABAN ELDE MUHTAÇ OLMASIN DİYE! O yoksul köylü; bütün parasını, başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek kendisinden uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu.

O güzel insan, O onurlu davranışı sergileyen, O terk edilen adamı hepiniz tanıyorsunuz... Çünkü O; Bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi, Uzun ince bir yoldaydı ve gidiyordu gündüz gece...

Şimdi sorarım size; Bu memlekete töre cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır yoksa, Âşık Veysel gibi hayatında hiç kitap okumasa, okuyamasa bile... KİTAP GİBİ HAYAT YAŞAYAN ADAMLAR MI YAKIŞIR?

Şu zamanda kimse sessiz sedasız gitmek istemez herhalde. Çünkü yaşamak artık hesap devri olduğundan artık herşey açık açık konuşuluyor ve böyle olması da gerekir.

İnsanlar artık düşüncelerini kolayca karşı tarafa söyleyebiliyorlar bu da saygıyı ve sevgiyi 2 kat daha arttırıyor.

TABİ Kİ HİÇ KİMSENİN SESSİZ SEDASIZ GİTMEMESİ DİLEĞİYLE


EĞLENCE