19.4.09

PİKNİK

Baharın gelmesiyle birlikte güneşi görünce hepimiz bir gün pikniğe gitsek de bir hava alsak diye düşünürüz.Çünkü doğanın canlanmasıyla birlikte insanın içi kıpır kıpır olur.

Altı üstü yarım saatte kendi evinizde hazırlayabileceğiniz, hemen toparlanıp temizlenen tabaklar, açık havada börtü böceğin,hatta kene tehlikesiyle karşı karşıya olmak adına açıkhava güneş eşliğinde insanlar piknik yapma ihtiyacı duyar.
Haddinden fazla ekmek,haddinden fazla çekirdek,yemiş,normalde bir günde asla tüketilemeyecek kadar meyve ve sebze,normalde yine asla tüketemeyeceğin kadar da ne olur ne olmaz yanıma alayım kurabiyeleri,bisküvileri,gofretleri...
Sanki açlıktan ölünecekmiş gibi amann açık havada nasıl olsa herşey yenir düşüncesiyle gereksizde bir çok yiyecek alınır.Halbuki piknik sabahtan akşama kadar yapılır.
Yedek kıyafetler,terlikler,atletler,şapkalar,minderler,kilimler,toplar,bisikletler,örtüler,su bidonları,mangallar.... O mangalda pişirilecek etler,köfteler,patlıcanlar,domatesler,biberler,soğanlar.Sonra tabaklar,çay takımları,demlikler,piknik tüpleri.Bebek varsa onun beşiği,puseti,ekstra çantası.Radyolar,müzikçalarlar,okey takımları,hamaklar.Tüm bunları hazırlamak bile yorar insanı.Tabiki genelde bu malzemeleri kadın hazırlar.Pikniğe gidince kadınları dinlendirmek için erkek mangal işini üzerine alır.
Mangal yakan kişi kesinlikle erkek olur.Neden peki!!. Adettendir tabi ki. Birde Kadınların tek ana yemek yapmadığı yerdir piknik yeri. Ama kadınlar genede boş duramadıklarından pişen et, köftenin yanına salatayı yaparlar.Sofrayı hazırlamak ve toplamak da gene kadının işidir.
Pikniğe gidilen yerde malzemeleri açıp da bir bakarsın ki o kırın bayırın ortasında,ya maşayı,ya tuzu ya da en ama en önemlisi çayı almayı unutmuşsundur.(Ben de çaydanlığı unutmuştum):)
Eyvaaaah ki eyvah...
Dünyanın sonu gelmiş gibi panikler mangal sorumlusu ya da diğer piknikdaşların.
Tüm keyifleri kaçar,üstelik de seni suçlarlar.
Bir de piknik komşuluğu vardır ki pek bir imece usulu. Yandaki aileden kömür istemeler, onlara sabun vermeler, onların maşasını ödünç almalar,birbirlerine çocukların yaşını,cinsiyetini sormalar falan ...
Ama gün ilerleyip de ortalık kalabalıklaşmaya başladıkça,sağın solun önün arkan sobelenemeyecek kadar tıkış tıkış aileler tarafından işgal edilmeye başlandıkça,az önce yardımlaştığın aile bile sana batmaya başlar.

Masa örtüleri vardır ama üzerine gazete de serilir. Masa örtüsü hava olsun diye ve etrafa temiz görünmek için serilir.

Erkeklerde beyaz atlet,şort,eşofman altı falan olmakla beraber,ayaklarda terlik en önemli aksesuarlardır.Terlik yoksa,arkasına basılmış ayakkabı da aynı işi görmektedir.
Piknik tüpünde kocaman çaydanlıkları kaynamaktadır.
Kesinlikle her sohbetlerini,konuşmalarını kavgalarını bile işitebilirsiniz çünkü seslerini etrafa duyurmaktan hiç çekinmezler.

Çocuklar ayrı bir kalabalık olduklarından,onlara ayrı bir yer kiliminde ekmek arası sofrası kurulur.
Erkekler doyunca biraz şekerleme yapar, kadınlar, çocuklar doyunca,hoplaya zıplaya yakartop oynarlar.Ya da istop bu grubun en eğlenceli sporsal aktivitesidir.
-Şu yandakilere de gıcık oldum ha,ha bire veledin topu bizim mangala gelip duruyor,kalkıp kesecem şimdi toplarını.
-Ay şunlarla fazla konuşup durmayın ya,baksanıza herif gözünü dikmiş buraya nasıl baka baka çekirdek çıtlıyor,sanki sinema seyrediyor gibi sözler pikniğin ilginç yanları tabi..

Ama tüm bu yorgunluklara rağmen açık hava da piknik yapmanın güzelliği bir ayrıdır. Doğayla başbaşa olmak şehir gürültüsünden bir gün olsun uzak kalmak gerçekten çok güzel.
Herkese eğlenceli piknikler diliyorum. Doğayla başbaşa kalma isteğinizi hiç bir zaman ertelemeyin.

13.4.09

YAŞAM

Gerçek Bir Yaşam Hikayesi


Anadolu’nun orta vilayetlerinden bir köyde, yavaş yavaş güneş batmaya hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Evlerden birinde bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanılacaktır. Adam üzerini değiştirir, yatağına yönelir. Evin penceresinden; karanlık bahçeye vuran ışıkta ağaçların arasında bir gölge belirir. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir. Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte ve yerde adam onu beklemektedir. Kadın kocasının uyumasından emin olunca, sessizce yataktan kalkar, üstünü giyer. Ve pencereden aşağıya atlar. Başka bir adam için kadın kocasını terk eder. Koşarlar iki sevgili... Kaçıyorlar. Tarlaları, ovaları aşarlar.

Anadolu’da bir köy nasıl koşmasınlar ki... Arkalarından onları kovalayacak onca şey vardır. Namus belâsı, töre cinayetleri, yoksulluk, cefa, korku. Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler. Köyden uzaklaştıklarına iyice emin olunca, soluklanmak için dururlar. Kadın duraksamayı fırsat bilip nefes nefese der ki: ‘Evden çıktığımdan beri, ayakkabımın içinde bir şey var beni rahatsız ediyor.’ Çıkarıp bakar ki... Ayakkabısının içinde bir tomar para! Kocası her şeyin farkında, biliyor ki gidecek. ‘Beni terk edecek ama bunca yıl çorbasını içtim, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi. Bana emeği geçti.’ YABAN ELDE MUHTAÇ OLMASIN DİYE! O yoksul köylü; bütün parasını, başka bir adam için kendisini terk eden karısının, giderek kendisinden uzaklaşan adımlarını attığı ayakkabısının içine koydu.

O güzel insan, O onurlu davranışı sergileyen, O terk edilen adamı hepiniz tanıyorsunuz... Çünkü O; Bir dizesinde bize yürekten seslendiği gibi, Uzun ince bir yoldaydı ve gidiyordu gündüz gece...

Şimdi sorarım size; Bu memlekete töre cinayetleri, kadına karşı uygulanan şiddet mi yakışır yoksa, Âşık Veysel gibi hayatında hiç kitap okumasa, okuyamasa bile... KİTAP GİBİ HAYAT YAŞAYAN ADAMLAR MI YAKIŞIR?

Şu zamanda kimse sessiz sedasız gitmek istemez herhalde. Çünkü yaşamak artık hesap devri olduğundan artık herşey açık açık konuşuluyor ve böyle olması da gerekir.

İnsanlar artık düşüncelerini kolayca karşı tarafa söyleyebiliyorlar bu da saygıyı ve sevgiyi 2 kat daha arttırıyor.

TABİ Kİ HİÇ KİMSENİN SESSİZ SEDASIZ GİTMEMESİ DİLEĞİYLE


7.4.09

Çocuğun Duygu ve Düşüncelerini İfadesi

Çocuk küçük yaştan itibaren duygu, düşünce ve isteklerini ifade etme çabası içindedir. Çocuk olaylar karşısında duygularını çoğu kez davranış olarak gösterir. Çocuğa duygularını tanıması ve duygu, düşünce, isteklerini doğru şekilde ifade edebilmesinin öğretilmesi, çocuğun sağlıklı gelişimi için çok önemlidir.

Çocuğun duygu, düşünce ve isteklerini ifade edebilmesini desteklemek için anne-babanın yapabilecekleri;

  • Çocuğun kendine ait duygu, düşünce ve isteklerinin olabileceğini kabul etmelidir.

  • Çocuğun olaylar karşısında doğal olarak gelişen duygularını, çocuğun anlamasına, fark etmesine sabırla yardımcı olmalıdır.

  • Çocuğa duygularının (neşe, mutluluk, öfke, korkma vb.) doğal olduğunu, düşünce ve isteklerinin olabileceğini anlatmalıdır.

  • Çocuk anne-babanın davranışlarını örnek aldığı ya da taklit ettiği için, anne-babanın kendi duygu, düşünce ve isteklerini açıkça ifade edebilmesi çok önemlidir. Anne-baba duygu, düşünce ve isteklerini uygun bir dille ifade etmelidir. Böylece çocuk, kendiside duygu, düşünce ve isteklerini rahatça ifade edebilir.

  • Çocuğa duygu, düşünce ve isteklerini anlatabilmesi için gerekli kelime hazinesini kazandırmalıdır.

  • Çocuğa öfke, üzüntü, mutluluk, korku ve kırgınlık gibi temel duyguları günlük konuşmalarında telaffuz etmelidir.

  • Çocuğa duygu ile duygusunu ifade ettiği davranış arasındaki farkı anlatmalıdır.
    Örneğin: arkadaşı tarafından elinden oyuncağı alınan çocuğa sinirlenmesinin doğal olduğu anlatılmalı, ancak sinirlenmesi sonucunda arkadaşına vuruyorsa, vurmak yerine duygularını kelimelerle anlatmasının doğru olduğu öğretilmelidir.

  • Çocuğu duygu ve düşüncelerini ifade etmesi için cesaretlendirmelidir.

  • Çocuğun duygu, düşünce ve isteklerini ifade etme çabasına duyarlı olmalıdır.

  • Çocuğa kendini ifade edebilmesi için zaman tanımalıdır.

  • Çocuğun sözünü kesmeden söyleyeceklerini bitene kadar dinlemelidir.

  • Çocuğu dinlerken baş hareketleri, "hı-mm, evet, anlıyorum" gibi ifadeler kullanarak çocuğun anlattıklarını takip ettiğini göstermelidir.

  • Çocuğu dinlerken anne-baba kendisini çocuğun yerine koymalıdır. Çocuğun hissettiklerini hissetmeye, gördüklerini görmeye, çaba sarfetmeli, olaylara çocuğun dünyasından, onun gözüyle bakmaya çalışmalıdır.

  • Çocuğun hissettiklerini, düşüncelerini, onun iç dünyasında yaşadıklarını anlamaya çalışarak, anladıklarını sözcüklerle çocuğa ifade etmelidir.

  • Çocuğun söyledikleri bitince, söylediklerini kısaca tekrar etmelidir.

  • Çocuğun duygu, düşünce ve isteklerinin paylaşıldığını çocuğa dokunarak, sarılarak ifade etmelidir. (Beden dili).

  • Çocuğun söylediklerini dinlenirken göz teması kurup, bedenini çocuğa yöneltmelidir.

  • Çocuğu dinlerken dikkatini ona yöneltmeli, televizyon seyretme, gazete okuma, telefonla konuşma gibi iletişimi kesici davranışlardan kaçınmalıdır.

  • Evde alınan kararlarda çocuğun düşüncelerini de almalıdır.

  • Çocuğa resimli kitaplar okuyarak, çocuğun resimlerde gördüklerini anlatması için ortam hazırlamalıdır.

  • Çocuğu duygu, düşünce ve isteklerini arkadaşlarıyla oynayarak, resim yaparak, şarkı söyleyerek, dans ederek ifade etmesi için cesaretlendirmelidir.

  • Çocuk bir şey istediğinde, çocuğa o şeyi ne kadar çok istediğini anladığını göstermeli, yapılamayacak bir şeyse neden yapılamayacağını çocuğa açıklamalıdır.

  • Çocuk duygu, düşünce ve isteklerini ifade ettiğinde onu takdir etmeli, kutlamalıdır.

  • Çocuğu duygu, düşünce ve isteklerinden dolayı yargılamamalı, eleştirmemeli, suçlamamalıdır.

  • Çocuğu duygu, düşünce ve isteklerinden dolayı engellememeli, bastırmaya çalışmamalıdır.

  • Çocuğu daha olumsuz etkileyeceğini düşündüğünden dolayı üzüntü, keder gibi duygulardan uzaklaştırmaya, konu değiştirmeye çalışmamalıdır.

  • Çocuğun duygu, düşünce ve istekleri karşısında sorgulayıcı, öğüt verici yaklaşmamalıdır.

  • Çocuğun duygu ve düşüncelerini red etmemelidir. Korkan bir çocuğa "korkacak ne var?" demek gibi.

Duygu, düşünce ve isteklerini ifade edebilmenin çocuğa kazandıracakları;

  • Kendini ifade edebilme becerisi gelişir.

  • Konuşma yeteneği gelişir, kelime hazinesi zenginleşir.

  • Kendini değerli hisseder.

  • Kendine güveni artar.

  • Anlaşıldığını hisseder ve rahatlar.

  • Özgürce düşünme, karar verebilme ve bu kararların sorumluluğunu yüklenme becerisi gelişir.

  • Sorunlarıyla baş etme becerisi geliştirir.

  • Duygu ve düşüncelerini ayırt etmeyi, isimlendirmeyi öğrenir.

  • Olumsuz duygularını, davranışlarına yansıtmaz.

  • Çocukla anne-baba arasındaki ilişki güçlenir

  • Söyledikleri dinlenen, anlaşıldığını hisseden çocuk, kendisi de anne-babasını dinler ve anlamaya çaba gösterir.

  • Çocuğun diğer insanların da duygu ve düşüncelerini anlayabilme yeteneği gelişir.

EĞLENCE